25 Haziran 2013 Salı

Gezi Parkı Üzerine Bir Deneme ...

Gezi Parkı direnişi ortaya çıkardığı iki olguyla, yanında duran ve karşısında olanları şaşırttı.

Birincisi direnişin ortaya çıkardığı enerjinin büyüklüğü, ikincisi ise Başbakan Tayyip Erdoğan'ın içine düştüğü şaşkınlık ve sonrasındaki fevrilikti.

Ülkemizde toplumu doğru okuyanlar açısından aslında ikisi de şaşırtıcı değildi.

Gezi Parkı direnişinin bu kadar güçlü oluşunun nedeni globallaşen dünyamızda, insanların talepleri ve beklentileri ile yönetenlerin bunlara uygun gördüğü gelecek arasındaki farkın giderek açılmasıydı. İki insan arasındaki tartışma pozisyonları ne kadar birbirinden uzaksa, tartışmanın da  o kadar şiddetli olması doğaldır.

18. yüzyılın başlarında İngiltere'de ortaya çıkan ve günümüze kadar demokrasinin standardı olarak kabul edilen Parlamenter sistem artık miadını doldurmuştur. Politikacılar ana aktörü olduğu sistemi  halk üzerinde bir tahakküme dönüştürmüşler. En iyilerinin bile amacı kendilerini efsaneleştirmek olmuştur.

Dünya çapında insanlar ortak değerler üzerinde anlaştıkça, politikacıların fikir bayraktarlığı yapma işlevleri ortadan kalkıyor. İtalyada son parlamento seçimlerinde % 25 oy alan Beş Yıldız hareketinin de önerdiği gibi politikacılığın meslek olmaktan çıkabileceği bir dönemin önü açılıyor.

Şu anda bir hayal gibi görünse bile, internet kullanımndaki yoğunluk, insanlığın biriktirdiği ortak değerler kısa bir süre içinde eski siyasi kurumların yerine daha pratik kurumları devreye sokabilecektir. İcranın başına politikacılar değil, maaş alan genel müdürler atanacaktır.

Gezi Parkı direnişinin temelinde olan da budur. İnternetle haşır neşir yetişen kuşaklar, devlet babanın kendilerine dayattığı yaşam tarzına karşı direnmişlerdir. Aslında bu olgu dünya çapında bir olgudur ama en önce Türkiye'de ortaya çıkmasının nedeni AKP iktidarı ve Başbakan'ın bunun dozunu yüksek tutmalarıdır. İnsanlar artık toplumun işlerini görmesi için seçilenlerin topluma dayatmalarda bulunmasını kabul etmiyorlar. Bakanlıkların başina geçenler bile maaşlı devlet görevlileri olacaklarıdr bundan sonra.

Toplumumuzu şaşırtan ancak benim için sürpriz olmayan Erdoğan'ın çıkışıydı.

Son dönemde ortaya çıkan Arap Baharı AKP'nin zirvesinde islam dünyasının  uyanış içinde olduğu fikrini yarattı. Ancak bu konuda sıkıntıları vardı, 10 yıllık göreli istikrar ve dış destekle ekonomide başarılı adımlar atmışlardı ancak sosyal yaşamda altlarındaki zemin kayıyordu.

Sanal dünyanın zenginliği ile rantların yarattığı zenginlik birleşerek kendi tabanlarını bile arzu ettikleri çizgiden uzaklaştırıyordu. Bütün çabalarına rağmen kendi gençleri arasında bile çekim merkezi Fatih değil Taksim olmuştu. Akıtılan bütün kaynaklara rağmen kendi yandaşları bile TRT ya da diğer yandaş TV'lerdeki programları değil Muhteşem Yüzyılı seyrediyorlardı. Akşamları başını yastığa koyduğunda 200-300 yıl sonraki bir tarihten bugüne bakarak kendisini gördüğü yer (Türkiye ve İslam'ın birlikte yükselişi ve bunu yapan kendisi)  artık günlük yaşamında yapması gerekenlere kılavuzluk ediyordu. Kendine biçtiği misyonla, altındaki zemin kayması topluma şekil vermek isteyen bildiğimiz Erdoğan'ı yarattı.

Ondan sonra gelsin, dizi senaryoları eleştirisi, kafası kıyak gezenler, Beşiktaş Vapur İskelesi'nde etek boyu gözlemleri, 3 çocuk, sezeryan ve kürtaj dayatmaları. Zirveye ise Taksim'in fethi projesiyle tırmanacaktı. Öteki yaşamın merkezi olan ve Fatih'i ezen Taksim'i bir ucuna Topçu Kışlası ve Camii diğer ucuna da Galata Portu koyarak ticarileştirecekti. Bu proje onun gözünde ötekiler olan kesimin ana kalesini düşürmenin bir aracı olacaktı.

Gezi Parkı direnişinin yalnızca Topçu Kışlası projesine ket vurmadı, aynı zamanda Erdoğan'ın yeni Osmanlı hayallerine de darbe vurdu. Erdoğan'ın ekonomik, finansal ve sosyal dengeleri bozmayı göze alacak kadar fevri tavırlarının denenidir bu aynı zamanda. Desteğini garanti olarak gördüğü Batı Gezi Parkı direnişine verdiği destekle kendileri için vazgeçilmez olmadıkları uyarısında bulundu.

Erdoğan'ın neden bu kadar kontrolden çıktığını anlamayanların da gözden kaçırdıkları nokta budur işte.